Çağdaş Türkiye.

Çağdaş Türkiye.

1998 yılının Ekim veya Kasım ayı idi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 1997’de Siirt’te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitaptaki şiiri okuduğu için hapis cezasına mahkûm edildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.

Tayyip Bey’in belediye başkanlığını bırakmasına yanılmıyorsam iki hafta kala Tuzla’da biyolojik arıtma tesislerinin açılışı yapıldı.

Biyolojik arıtma tesisi yani kanalizasyon atıklarını arıtıp temiz su haline getiren , temizlenen suyu denizin dip akıntısına gönderen bir sistem.

Bugün bakıldığında ne var bunda diyebilirsiniz.

Ancak o günkü şartlarda Türkiye için çok önemli bir çevre yatırımı ve alanında ilk tesis.
Yine yanılmıyorsam Avrupa’nın en büyük arıtma tesisi açılış oldu o tarihte.

Bu tesisin açılışına dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel davet edilmiş ancak toprağı bol olsun Isparta’lı Süleyman Ankara Aski spor salonununda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının konserine katılacağı için gelemedi.

Hiç unutmam Demirel o gün konseri dinledikten sonra meşhur şapkasını sallayarak ‘’işte çağdaş Türkiye’’ diye sloganlar atmıştı. Dedim ya toprağı bol olsun.

Çağdaş Türkiye dediği senfoni dinleyen , Mozart hayranı ,laiklikten asla taviz vermeyen, her türlü insan hak ve özgürlüklülerinin ihlal edildiği, yüksek yargı üyelerinin Genelkurmayda Brifing aldığı , kılık kıyafetleri üzerinden insanların ayrımcılığa maruz kaldığı , sokaklarında sakallı ve çarşaflı insanların fişlendiği bir Türkiye.

Cumhurbaşkanı senfoni konserlerinde boy gösterirken sıçtığı bok denize dökülen bir Türkiye.

Şimdilerde tekrar bir algı ile çağdaşlık konusuna atıf yapılınca aklıma geldi bu hikaye . kanalizasyonuna sahip çıkamayan ,pisliğini denize boşaltan. Bok kokusundan Haliç e yaklaşılamayan bir Türkiye .

İstanbul’u paris yapacağız minvalinden açıklamaları peşpeşe sırlayanlara hatırlatmak lazım bunları. Hoş hatırlatsan ne olacak ortada İzmir örneği varken eskiye bakmaya ne hacet.

Yaşı müsait olmayanlara bişey diyemem ama 1994 öncesi İstanbul sakinleri tekrar düşünmeli ; çağdaşlık maskesi ile ne kazıklar yediğimizi ve pisliklere maruz kaldığımızı.

Çok şükür şimdi İstanbul sahillerinde akşam sefası yapıp Haliç kıyılarında çay içebiliyoruz .
Ama yok kardeşim ben illa çağdaş olmak , pislik kokusu çekmek istiyorum derseniz onada saygı duyarız.

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?