Son seçimlerle birlikte tekrar gündeme gelen görev değişimi furyası , il ve ilçe başkanları başta olmak üzere teşkilatların görevden alınması.
Özellikle Ak Partide sık yaşanmaya başladı bu furya , her seçimden sonra bir değişiklik gelenek haline gelmek üzere .
Önce il başkanı ardından ilçe başkanları ve aşağıya doğru bir görev değişimi yapılıyor. Partide tecrübe edinmeye başlamış ve henüz tecrübelerinin meyvelerini almadan görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Bunu adı bazen kan değişimi , bazen mental yorgunluğu oluyor .
Peki bu ne kadar doğru?
Henüz görev süresi birkaç yılı bile bile dolmamış parti içi mekanizmaların hızla değişimi partiye ne yarar sağlıyor ?
Yada soruyu değiştirerek sorarsak bu değişimin zararı yokmu ?
Öncelikle konuyu ikiye ayırmakta fayda var.
Seçime birkaç ay kala göreve gelen bir ilçe başkanı veya onun ekibinden bir isim seçimde neden aday olur ? Madem aday olacak neden görevi kabul eder?
Bir önceki yerel seçimlerde Ak partinin Ataşehir ilçe yönetiminin nerdeyse yarısı seçime 2 ay gibi kısa bir süre kala meclis üyesi adayı olmak üzere istafa etti , dönemin İlçe Başkanıda Belediye Başkanı adayı olduğu için istifa ettiğinden dolayı koskoca bir ilçe ”başıboş” kaldı.
Öylesine bir başıboşluk ki ilçe başkanı yok, kadın kolları başkanı yok, gençlik kolları başkanı yok. hepsi aday olmak için görevi bırakmış
Bu seçimde de durum fazla ağır olmasada gelenek kendini gösterdi. Henüz görev alalı beş ay olmuş bazı isimler istifa ederek aday oldu.
İşin burası çok sıkıntılı ve keşmekeş . düşünün , henüz aldığınız görevin hakkını veremediniz , tecrübe edinemediniz , temsil etmeye niyetlendiğiniz halkın sorunları veya beklentileri hakkında yüzeysel denilebilecek seviye dışında bilginiz yok. Yani toysunuz ve meclis üyesi adayı oluyorsunuz.
Bu arada size verilmiş görevi yarım bıraktığınız için ardınızda ayrı bir sorunlar yumağı oluşuyor. Her ne kadar boşalan göreve bir başka isim gelsede , gelen isimin adapte olması , meseleye hakim olması , teknik olarak konuyu ele alması zaman alacağından Parti disiplini içinde yapılması gereken pek çok çalışma ya yapılamıyor yada yarım yamalak yapılmak zorunda bırakılıyor.
Şimdi bunun neresinde hayır var , neresi akılcı ve neresi olumlu . istediğiniz kadar inceleyin istediğiniz kadar düşünün bunun olumlu hiçbir tarafı yok , olmasıda imkansız.
3-5 ay ilçe yöneticiliği veya birim başkanlığından sonra meclis üyesi olmayı başarsanız dahi aslında başardığınız şey kaybetmek ve kaybettirmek. Zira henüz şartlar oluşmadan aldığınız o görev önce size zarar verir sonra temsil ettiğinizi zannettiğiniz değerlere.
Konuyu fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek varmı ? ,
Sanırım gerek yok , herkez konuyu anladı.
İkinci modelde de seçim sonrası bazen kongre ile bazen ise atama ile görev değişikliğine gidiliyor. Yani sandıktan çıkan sonuç o an için görevde olan ilçe yönetimine faturayı çıkartmak işin kolayı olduğundan fatura kesilecek isimler belirlenip biletleri kesiliyor.
Bu örneklemeler sadece İlçe Başkanlıklarında değil ,İl teşkilatında da aynı ,diğer kademelerde de.
Esas itibari ile amacı siyaset üretmek olan bir mekanizma yukarda özetlemeye çalıştığım pek çok sebepten ötürü asli görevinden uzaklaşıp koltuk kapma savaşlarına sahne olduğu için maalesef başarılı olamıyor .
Zaten taban tarafından iş bulma kurumu gibi görülen parti teşkilatları bu mekanik sorunları düzeltmek için mecburen elindeki en kolay kozu ,kan tazeleme adı altında isim değişikliğine gitmeyi kullanıyor.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım esasen bütün siyasi partilerde aynı olsa’da büyüklüğü ve İktidar partisi olması hasebi ile Ak Partide Daha fazla yaşanıyor, zaten bende Ak Parti örneğini bu sebepten kullandım. Yoksa sorunumuz Ak Partiye özel Değil.
Kısaca özetlemek gerekirse siyasi partiler bir lider (genel başkan) etrafında toplanmış kişilerin hukuki altyapıyı oluşturarak Parti kuruluş dilekçesini vermesiyle başlayan kuruluşunu ,Genel merkez İl ,İlçe ve Belde teşkilatlarının kurulması ve tüm bu mekanizmayı sürekli olarak dinamik tutmak zorunda olan yapılanmalardır.
Her ne kadar hiyerarşik bir düzene sahip olsalarda , siyasi partiler gönüllülük esasına çalışır, temelinde’de özünde’de bu gönüllük vardır.
Ancak seksenli yıllarda Milli Görüş geleneğinden gelen partilerin bu yapılanmayı çok daha ileri götürerek mahalle , köy ve sandık teşkilatlarına kadar ilerletmesi ile Türkiye’de siyasi partilerde teşkilat kavramını bugünki haline getirdi.
O dönemin Refah Partisi ile zirveye ulaşan bu yeni teşkilatlanma modeli uzun bir süre başka bir siyasi hareket tarafından bırakın taklidi hayal bile edilemedi.
Sandık teşkilatı yani seçmenin sokağından başlayan , genel başkana kadar uzanan devasa büyüklükte ve arada hiç boşluk bırakmayan bir yapılanma.
Daha önce hiçbir siyasi hareketin ulaşamadığı büyüklüğe ulaşan Ak Parti bu teşkilatlanma modelini şüphesiz en başarılı uygulayan parti.
Ama bu büyük organizasyon başarı ile kurulmuş ve yaşatılıyor olsa dahi sonuçları itibari ile bugün için birtakım tıkanıklıklara yol açıyor.
Yüzde elli oy oranına ulaşmış ve bunu yaklaşık 14 yıldır koruyan Ak Partiye artık bu model yetmiyor.
Bu kadar büyük insan kitlesin bünyesine alan Ak Parti artık bu modelle yürüyemiyor.
Yürüyemiyor zira teşkilatlar değirmen gibi insan öğütüyor.
Bunun da başlıca sebebi insan yoğunluğu ; Öyleki Partiye oy veren herkez bir şekilde , kenarından veya köşesinden ya teşkilatın içinde olmaya gayret ediyor yada bu teşkilatın bir unsuru olmak için çaba sarf ediyor.
Sorunda burada başlıyor zaten . örnek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama teşbihte hata olmaz derler , kalabalık kitlelerin parti içinde aktif görev alma çabası herkezin avukat olması gibi bir şey , herkez avukat olmak istediği için müvekkil olacak kimse kalmıyor. Hadi daha anlaşılır olsun diye konuyu uzatalım herkezin otobüs kullanmaya kalkıştığını düşünün , yolcu olacak kimse kalmadığını. O kadar otobüs ve şöför ne işe yarar ..
İşte bu ve benzeri sebeplerden parti içinde çatışma ,ayak oyunları ve köşe kapmacaların yaşanması kaçınılmaz .
Kanaatimce bu teşkilatlanma modeli yapı itibari ile artık eskimiş veya eskide kalmıştır. Bu yapı ile daha fazla yol almak mümkün değildir , gittikçe hantallaşan teşkilat yapısını isimler üzerinden değil kökünden değiştirmenin vakti gelmiştir.
Daha sade ve anlaşılır bir yapılanmaya , birşeyler anlatmaya değil toplumu dinlemeye odaklanmış profesyonel bir modele geçilmesi sanırım kaçılmaz .
Meramımı anlatabilmiş olmak umudu ve saygılarımla .