Murat Yacel
Murat  Yacel
murat@atasehirdenhaber.com
Yeniden Yapılanma.
  • 0
  • 316
  • 04 Mayıs 2019 Cumartesi
  • 1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (No Ratings Yet)
    Loading...
  • +
  • -

Son seçimlerle birlikte tekrar gündeme gelen görev değişimi  furyası , il ve ilçe başkanları başta olmak üzere teşkilatların görevden alınması.

Özellikle Ak Partide sık yaşanmaya başladı bu furya , her seçimden sonra bir değişiklik gelenek haline gelmek üzere .

Önce il başkanı ardından ilçe başkanları  ve aşağıya doğru bir görev değişimi yapılıyor. Partide tecrübe edinmeye başlamış ve  henüz tecrübelerinin meyvelerini almadan  görevlerini  bırakmak zorunda kalıyorlar. Bunu  adı bazen kan değişimi , bazen mental yorgunluğu oluyor .

Peki  bu ne kadar doğru? 

Henüz  görev süresi birkaç yılı bile bile dolmamış parti içi mekanizmaların  hızla değişimi partiye ne yarar sağlıyor ?

Yada soruyu değiştirerek sorarsak  bu değişimin  zararı  yokmu ?

Öncelikle konuyu ikiye ayırmakta fayda var.

Birincisi; Kendiliğinden doğan , doğmak zorunda kalan değişimler.

 

Seçime birkaç ay kala göreve gelen bir  ilçe başkanı veya onun ekibinden bir isim seçimde  neden aday olur ?  Madem aday olacak neden  görevi kabul eder?

Bir önceki yerel seçimlerde Ak partinin Ataşehir ilçe yönetiminin nerdeyse yarısı   seçime 2 ay gibi kısa bir süre kala  meclis üyesi adayı olmak üzere istafa etti , dönemin İlçe Başkanıda  Belediye Başkanı adayı olduğu için istifa ettiğinden dolayı koskoca bir ilçe ”başıboş” kaldı.

Öylesine bir başıboşluk ki ilçe başkanı yok, kadın kolları başkanı yok, gençlik kolları başkanı yok. hepsi  aday olmak için görevi bırakmış

Bu seçimde de durum fazla ağır olmasada  gelenek kendini gösterdi. Henüz görev alalı  beş  ay olmuş bazı isimler istifa ederek aday oldu.

İşin burası çok sıkıntılı ve keşmekeş . düşünün , henüz aldığınız görevin hakkını veremediniz , tecrübe edinemediniz , temsil etmeye niyetlendiğiniz halkın  sorunları veya  beklentileri hakkında yüzeysel denilebilecek seviye dışında bilginiz yok. Yani toysunuz ve meclis üyesi adayı oluyorsunuz.

Bu arada size verilmiş görevi  yarım bıraktığınız için  ardınızda ayrı bir sorunlar yumağı oluşuyor. Her ne kadar  boşalan göreve bir başka isim gelsede  ,  gelen isimin  adapte olması , meseleye hakim olması , teknik olarak konuyu ele alması zaman alacağından  Parti disiplini içinde yapılması gereken pek çok  çalışma ya yapılamıyor yada yarım yamalak yapılmak zorunda bırakılıyor.

Şimdi bunun neresinde hayır var , neresi akılcı  ve neresi olumlu . istediğiniz kadar inceleyin istediğiniz kadar düşünün bunun  olumlu hiçbir tarafı  yok , olmasıda imkansız.

3-5 ay ilçe yöneticiliği veya birim başkanlığından sonra meclis üyesi olmayı başarsanız dahi aslında başardığınız şey kaybetmek ve kaybettirmek. Zira henüz şartlar oluşmadan  aldığınız  o  görev önce size zarar verir sonra temsil ettiğinizi zannettiğiniz değerlere.

Konuyu fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek varmı ? ,

Sanırım gerek  yok , herkez konuyu anladı.

Gelelim ikinci değişim şekline .

 

İkinci modelde de seçim  sonrası  bazen kongre ile bazen ise atama ile görev değişikliğine gidiliyor. Yani sandıktan çıkan sonuç o an için görevde olan ilçe yönetimine faturayı çıkartmak işin kolayı olduğundan   fatura kesilecek isimler belirlenip  biletleri kesiliyor.

Bu örneklemeler  sadece İlçe Başkanlıklarında değil ,İl teşkilatında da aynı ,diğer kademelerde de.

Esas itibari ile amacı siyaset üretmek olan bir mekanizma yukarda özetlemeye çalıştığım pek çok sebepten ötürü asli görevinden uzaklaşıp koltuk kapma savaşlarına sahne olduğu için maalesef başarılı olamıyor .

Zaten taban tarafından iş bulma kurumu gibi görülen parti teşkilatları bu mekanik sorunları düzeltmek için mecburen elindeki en kolay kozu ,kan tazeleme adı altında isim değişikliğine gitmeyi kullanıyor.

Buraya kadar anlatmaya çalıştığım esasen bütün siyasi partilerde aynı olsa’da büyüklüğü ve İktidar partisi olması hasebi ile Ak Partide Daha fazla yaşanıyor, zaten bende Ak Parti örneğini bu sebepten kullandım. Yoksa  sorunumuz Ak Partiye özel Değil.

Kısaca özetlemek gerekirse  siyasi partiler  bir lider (genel başkan)  etrafında toplanmış kişilerin hukuki altyapıyı oluşturarak  Parti kuruluş dilekçesini vermesiyle  başlayan kuruluşunu ,Genel merkez  İl ,İlçe ve Belde  teşkilatlarının kurulması  ve  tüm bu mekanizmayı  sürekli olarak dinamik tutmak zorunda olan  yapılanmalardır.

Her ne kadar hiyerarşik bir düzene sahip olsalarda , siyasi partiler gönüllülük esasına çalışır, temelinde’de özünde’de bu gönüllük vardır.

Ancak  seksenli  yıllarda   Milli Görüş geleneğinden gelen partilerin bu yapılanmayı çok daha ileri götürerek mahalle , köy ve sandık teşkilatlarına kadar ilerletmesi  ile Türkiye’de siyasi partilerde teşkilat kavramını bugünki  haline getirdi.

O dönemin Refah Partisi  ile zirveye ulaşan bu yeni  teşkilatlanma  modeli uzun bir süre başka bir siyasi  hareket tarafından   bırakın taklidi  hayal  bile edilemedi.

Sandık teşkilatı yani seçmenin sokağından başlayan ,  genel başkana kadar uzanan devasa büyüklükte ve arada hiç boşluk bırakmayan bir yapılanma.

Daha önce hiçbir siyasi hareketin ulaşamadığı büyüklüğe ulaşan Ak Parti bu teşkilatlanma modelini şüphesiz en başarılı uygulayan parti.

Ama bu büyük organizasyon başarı ile kurulmuş  ve yaşatılıyor olsa dahi sonuçları itibari ile bugün için birtakım tıkanıklıklara yol açıyor.

Yüzde elli oy oranına ulaşmış ve bunu yaklaşık 14 yıldır koruyan Ak Partiye artık bu model yetmiyor.

 Bu kadar büyük insan kitlesin bünyesine alan Ak Parti artık bu modelle yürüyemiyor.

Yürüyemiyor zira teşkilatlar değirmen gibi insan öğütüyor.

Bunun da başlıca sebebi insan yoğunluğu ;  Öyleki Partiye oy veren herkez bir şekilde , kenarından veya köşesinden ya teşkilatın içinde olmaya gayret ediyor yada bu teşkilatın bir unsuru olmak için çaba sarf ediyor.

Sorunda burada  başlıyor zaten . örnek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama teşbihte hata olmaz derler , kalabalık kitlelerin   parti içinde aktif görev alma çabası  herkezin avukat olması gibi bir şey , herkez avukat olmak istediği için müvekkil olacak kimse kalmıyor. Hadi daha anlaşılır olsun diye konuyu uzatalım  herkezin otobüs kullanmaya kalkıştığını düşünün  , yolcu olacak  kimse kalmadığını. O kadar otobüs ve şöför ne işe yarar ..

İşte bu ve benzeri sebeplerden  parti içinde çatışma ,ayak oyunları ve köşe kapmacaların yaşanması kaçınılmaz .

Kanaatimce  bu teşkilatlanma modeli  yapı itibari ile artık eskimiş veya eskide kalmıştır. Bu yapı ile daha fazla yol almak mümkün değildir , gittikçe hantallaşan  teşkilat yapısını isimler üzerinden değil  kökünden değiştirmenin vakti gelmiştir.

Daha sade ve anlaşılır bir yapılanmaya ,  birşeyler anlatmaya değil toplumu dinlemeye odaklanmış profesyonel bir modele geçilmesi sanırım kaçılmaz .

Meramımı anlatabilmiş olmak umudu ve saygılarımla .

 

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM