Kılıçdaroğlu, kaysısıyla ülkeye hem döviz hem de iç piyasaya değer katan Malatya’nın, entelektüel bir şehir de olduğunu ifade ederek, “Siyasi açıdan da güçlüdür Malatya. Rahmetli Turgut Özal, İnönü başta olmak üzere önemli isimler var. Burada o isimlere gösterilen sevgi ve saygıyı da çok iyi biliyorum. Bu ülkeye hizmet eden herkesi saygıyla anmak bizim görevimiz.” diye konuştu.
Türkiye’nin ciddi sorunları olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“İşsizlik Türkiye’nin en temel sorunlarından birisidir. Neredeyse her evde bir işsiz var. Sayısı 7 milyonu aştı. En can yakıcı olanı da üniversite mezunlarının işsizliği. Hani ilk veya ortaokul mezunu olsa kendisine bir gerekçe bulur ama üniversite bitirenlerin yüzde 30’a yakını işsizse bir sorun vardır. Hiç kimse ‘işsiz olacağım’ diye üniversite okumaz. Herkes daha iyi bir gelecek için üniversiteye gider. İşsizlik ne demektir? İşsizlik, bütün kötülüklerin anası demektir. Bir insan işsiz kaldığı zaman nasıl geçinecek? Yeraltı dünyasına mı katılacak? İşsizliği önleyecek olan kim? Tabii ki sosyal devlet. Eğer siz işsizliği önleyemiyorsanız, oturup düşünmek gerekiyor. işsizlik konusunda herkesin duyarlı olması lazım.”
İşverenlerin işçilerle ekmeğini, gelirini paylaştığını belirten Kılıçdaroğlu, “İşsizliği önlemenin bilinen tek yolu var, o da üretmek. Üretirseniz herkesin işi, aşı olur, her evde huzur olur, herkesin saygınlığı artar. Fabrikada, tarımda, kültürde, sanatta, hayatın her alanında üretmek lazım. Üretirseniz büyürsünüz. Soruyorum, Osmanlı İmparatorluğu niye battı, hangi gerekçeyle battı? Üretimden koparıldığı için. Devasa Osmanlı’nın parasını basacak bankası yok. Bir metre demir yolu yoktu, bez bile üretemiyordu.” diye konuştu.
“LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMÜYOR”
Kılıçdaroğlu, her devletin bir planı olması gerektiğini ve yoluna bu şekilde ilerlemesi gerektiğini aktararak, “Her devletin bir planı vardır. Devlet, ‘Önümüzdeki 100 yılda nereye gidiyoruz, dünya nereye gidiyor, biz nereye gidiyoruz.’ sorularına yanıt arar. Peki Türkiye Cumhuriyeti’nin planı var mı? Plan yok. 2019, 2023, 2071 diyorlar. Ne yapacağız, neleri yapacağız 2071’e kadar? Lafla peynir gemisi yürümüyor. Dünya o kadar hızlı değişiyor ki ona ayak uyduramazsanız geriye düşersiniz.” dedi.
Türkiye’deki üniversitelerin bilgi üretemez noktaya geldiğini savunan Kılıçdaroğlu, katma değeri yüksek ürün üretebilmek için önceliğin bilgi üretimi olduğunu, bunun da öncelikle siyasetçiler tarafından bilinmesi gerektiğini kaydetti.
“KİM BAYRAĞINI VE VATANINI SEVİYORSA BAŞIMIN ÜSTÜNE”
Kılıçdaroğlu, Avrupa’nın en gelişmiş ve dominant ülkesinin Almanya olduğunu, bunun nedeninin de üniversitelerden kaynaklandığını aktararak, “Biz ne yaptık? Üniversite hocalarını attık dışarıya. Niye? Farklı düşünüyor diye. Farklı düşünmek zenginliktir zaten. Hepimiz aynı şeyi düşünürsek ülke nasıl ilerleyecek. Birisi kalkacak farklı bir şey söyleyecek, oturup tartışacağız, istişare edeceğiz, konuşacağız, hangisi doğrudur hangisi yanlıştır. Düşünmeyi yasakladılar. Peki ne yapacağız? Bir kişi düşünecek herkes ona uyacak. Peki yanlış düşünürse, yanlış yaparsa ne yapacağız?” diye konuştu.
“Benim de sorumluluğum var, sizlerin de sorumluluğu var.” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu memleket hepimizin. Siyaseten farklı düşünebiliriz, kimliklerimiz, inançlarımız, yaşam tarzımız farklı olabilir, bunlar bizim zenginliğimizdir. Bunlar ayrışma aracı olamaz, bunlar kavga aracı olamaz. Zaten olmamalı da. Birliğimiz var, nedir? Bayrağımız. Güzel, eyvallah. Kim bayrağını ve vatanını seviyorsa başımın üstüne. Hiç kimse dönüp de bir başkasına ‘ben senden daha fazla vatanseverim’ diyemez. 82 milyon aynı bayrak altında, 82 milyon aynı tasada ve kıvançta birlikteysek hepimiz vatanseveriz. Bir arada, kardeşçe yaşamak istiyoruz. Niye kavga ediyoruz? Siyaseti getirdik ama siyaset toplumu ayrıştırmaya başladı. Kavga ediyoruz ama niye kavga ediyoruz? Siyaset hizmet yarışıdır. ‘Ben şunu yapacağım’ der, öbürü de ‘ben şunu yapacağım’ der. Oturur herkes kendi projelerini ortaya koyar, tartışırlar. Memleket düzlüğe nasıl çıkar, oturur tartışırız. ‘Hayır o böyle, bu böyle, bu şöyle’ diye bir kavga ve kin tohumunu bu topraklara ekmeye kimin hakkı var? Bu topraklar Yunus’un, Mevlana’nın, Erzurumlu Emrah’ın toprağıdır. Bu topraklarda ‘Kini tutmayın içinizde’ deniyor. Nasıl oldu da toplum bu kadar büyük bir ayrışmanın içine giriyor? Bunları engellemek zorundayız.”
“DÜNYADA MARKA OLAN TÜRK TÜTÜNÜ NEREDE ALLAH AŞKINA?”
Kılıçdaroğlu, tarımda planlamanın önemine değinerek, ancak gelinen süreçte Türkiye’nin tarımdan ve üretimden koparıldığını iddia etti. Kılıçdaroğlu, Konya’nın yüzölçümünden daha küçük olan Hollanda’nın yıllık tarım ürünü ihracatının 180 milyar doların üzerinde olduğuna işaret ederek, “Peki Türkiye? Devasa bir Türkiye Cumhuriyeti devleti de mercimek satın alıyor. En son 200 bin ton patates alacağız. Yer mi kalmadı?” diye sordu.
Hayvancılık konusunda büyük dert ve sorunların bulunduğuna vurgu yapan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Gerçekten insanın içi acıyor. Sadece 2018’de Yunanistan’dan 115 milyon dolarlık pamuk ithal ettik. Pamuk ekecek yer mi kalmadı Allah aşkına? Yine Yunanistan’dan 2018’de 28 milyon dolarlık buğday ithal ettik. Hani Konya Ovası buğday ambarıydı ? Aynı şekilde 13 milyon dolarlık tütün ithal ettik. Nerede bu Türk tütünü? Dünyada marka olan Türk tütünü nerede Allah aşkına? ‘Yasaklayın’ dediler ‘Tütünü, pamuğu niye ekiyorsunuz?’ dediler. Biz daha ucuza üretiyoruz, size satarız dediler. Sıfır gümrükle getiriyorlar patatesi, soğanı, mercimeği, eti, canlı hayvanı. Mazotu sıfır gümrük yap, niye yapmıyorsun? Doğal gazı sıfır gümrük yap, gümrüğü sıfır gümrük yap. Bak kim ucuz üretiyor? Veriyorsun pahalı mazotu, gübreyi, ilacı, suyu, elektriği. Sonra da ‘Niye pahalı üretiliyor?’ Kardeşim zammı yapan sensin, bana hesap soruyorsun. Bu ne demektir? Batının egemen güçlerinin taleplerine cevap vermektir. Devlet böyle yönetilmez. Devlet akılla yönetilir.”
“LİYAKATTAN UZAKLAŞIRSANIZ DEVLETİ ÇÖKERTİRSİNİZ”
Kılıçdaroğlu, liyakatın devlette önemli bir unsur olduğuna dikkati çekerek, “Liyakatın olmadığı bir devlet ayakta duramaz. Liyakat adaletle beraber gider zaten. Liyakatle, adalet aynı kökten gelen iki kavramdır. Devlet yönetiminde liyakat, işi ehline teslim edersin demektir. Onun görüşüne, kimliğine bakmazsın. Eğer liyakattan uzaklaşırsanız devleti çökertirsiniz.” diye konuştu.
Türkiye’nin çok borcunun bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, borç alanın her zaman emir almak zorunda kaldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, “Son 6 yılda Londralı bir avuç tefeciye, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kaç lira faiz ödediğini biliyor musunuz? 149 milyar dolar. Kim ödüyor bu faizi? Sizler ödüyorsunuz. Bu parayı sanayiye yatırsaydık, yeni Keban Barajları yapsaydık, tesisler yapabilseydik daha iyi olmaz mıydı? Devlet aklı, devleti yönetenlerin aklı nerede? Eskiden bizde devlet planlama teşkilatı vardı, şimdi böyle bir teşkilat yok.” ifadelerini kullandı.
“82 MİLYONUN TAMAMINI VATANSEVER OLARAK KABUL EDİYORUZ”
Konuşmasında AK Parti ve MHP’ye oy verenlere seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“AK Parti’li kardeşlerim 17 yıldır bir partiyi tek başına iktidar yaptı. Hiç bir zaman bir kardeşimi de suçlamadım. Bana da saygı duymak düşer. Onların da şimdi kendi vicdanlarında bir sorgulama yapmaları gerekir. Ülkücü kardeşlerime de seslenmek istiyorum; vatan millet hepimizin ortak değeri ama dünyada hiçbir devlet kendi silah fabrikasını yabancılara satmamıştır. Ben bunu söylüyorum ‘efendim satmadı’ diyorlar. Resmi Gazete’de özelleştirme kararını gördüğü halde bunu inkar etmek bir siyasetçiye yakışmaz. Sakarya’daki tank palet fabrikasını, fırtına obüslerini yapan bu fabrikayı, neden Katar ordusuna satıyorsunuz? Fabrika sattın anladım ama silah fabrikasını yabancı bir orduya satılmasını ben anlayamıyorum. Dolayısıyla bir kişi ‘Ben milliyetçiyim’ diyorsa her şeyden önce kendi ordusuna, güvenlik güçlerine, fabrikasına güvenecek. Katar ordusuna silah fabrikası mı satılır? Bunun vatanseverlikle, milliyetçilikle yakından uzaktan bir ilgisi yoktur. Milliyetçilik vatanını, bayrağını sevmek demektir. Bizim milliyetçilik anlayışımızı söylüyorum; Atatürk milliyetçiliği. Kafatası, ırk milliyetçiliği değil. Aynı toprakta, bayrağın altında, aynı havayı teneffüs eden 82 milyonun tamamını, vatansever olarak kabul ediyoruz.”