NE DESEM BİLEMİYORUM. |
Bugüne kadar İyi Parti hakkında uzun bir cümle kurup konuştuğumu, yazdığımı hiç hatırlamıyorum.
Açıkçası bu parti kurulduğu günden beri kafamı kurcalıyor.
Gerek kuruluş aşamasın da gerek devamında bir takım dikkat çeken gelişmeler ve samimiyetleri hakkında kafamda çok ciddi soru işaretleri bırakan bir parti.
Neticede Türk siyasi hareketinde, merkez sağda kendisine bir yer bulmuş ve yerini korumaya çalışan bir siyasi hareket.
İşin bu tarafına doğrusu bir itirazım olamaz.
Kurulduğu günden itibaren Türkiye’deki muhalif her kesimle yakınlaşmaya çalışıp kendisini Şirin göstermek isteyen bir parti olduğunu gözlemlesem de bunun siyaseten bir yol haritası olabileceğini kabul ediyor olabilirim.
Bu tercih onların, tercihlerine karışamayız.
Yani Diyarbakır’a gittiklerinde kendilerine ”Burası Kürdistan ” diyenlere itiraz etmemelerini kısmen de olsa anlayabiliyorum, aynı zamanda Trabzon’da Rize’de Yozgat’ta milliyetçi söylemlerini de anlayabiliyorum.
Neticede kendi politik duruşları anlayabiliyorum derken , hak veriyorum asla demedim ,
çizgileri böyleyse onu anlayabiliyorum diyorum.
Gerçi kendi çizgilerine 180 derece ters HDP ile yan yana durmaları hiçbir aklın anlayabileceği bir iş değil ama onlar onu da bir şekilde izah ettiklerini düşünüyorlar.
Dedim ya bugüne kadar hiç eleştirel ya da olumlu bir yaklaşımla iyi Parti hakkında yazı yazmadım.
Fakat geçtiğimiz akşam iyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bir televizyon programında söyledikleri beni Kelime’nin tam anlamıyla şok etti.
Karşısındaki gazeteci, Meral hanıma 28 Şubat süreci ile ilgili sorusunda .
‘’Türkiye’de bir dönem birtakım yanlışlıklar haksızlıklar oldu. Başörtülüler ve insanların kılık kıyafeti üzerinden bazı yanlışlıklar oldu. Hatta bu konuda benim de hatalarım oldu. ‘’ Diye cümleye başladı.
Bu gazeteci o dönem Türkiye’nin İçerisinde bulunduğu anormal ve anti demokratik şartların altında hepimiz hata yaptık demeye getirirken Meral Akşener hanımefendi birdenbire
‘’ama siz o dönemde çok vicdanlıydınız’’ diyerek araya girdi ve karşıdaki isme övgüler düzmeye başladı.
Şimdi hafızamızı biraz geri sararsak 28 Şubat’a geri gittiğimizde Meral Akşener’i dönemin İçişleri Bakanı olarak göreceğiz.
Yine aynı tarihlerde Bu programın sunan , Meral Hanım’ın karşısındaki gazeteci ise başörtülü öğrencilere Ben burada yazmaya utanıyorum ama o utanmadığı için aktarmak zorundayım.
‘’yaratık ve fahişeler ‘’’diyebilmiş ve bunu kaleme alabilmiş bir gazeteciydi.
Bu arada hatırlatayım bu gazeteci bu söyleme 28 Şubat’ta O günün şartları altında yapmış daha sonrasında tekrarlanmamıştı.
Yani kimden bahsediyoruz Fatih ALTAYLI ‘dan .
Düşünebiliyor musunuz?
Meral Hanım başörtülü oldukları için üniversite kapılarında zulüm gören öğrencilere böyle bir cümleyi kurabilmiş bir isim olan 28 şubat tetikçisine ”o dönemde çok vicdanlıydınız ” diyebildi..
Acaba Yanılıyor muyum diye internetten aynı programı tekrar tekrar izledim .
Meral Hanım O dönemde yaşananları anlatmak için daha doğrusu kendini savunmak için hikayeler, masallar anlatıyor.
Hadi onları geçtim, olan olmuş biten bitmiş.
Türkiye Devleti ile milleti ile bu sorunu çoktan geride bırakmış.
Ama şu duruma bakar mısınız, yani bu durumu nasıl tarif edeceğim hangi kelimelerle kaleme alacağımı bilemiyorum bu duruma siz bir tanımlama yaparsınız artık…
Bu siyasi kötü omurga iyi Partiyi ne kadar daha ayakta tutar çok emin değilim.
Diyarbakır’a git ,”Burası Kürdistan ” desinler sesini çıkarma.
Karadeniz’e git milliyetçilik, muhafazakarlık naraları at .
Ege’ye git başka bir söylem kullan.
Herkesin önünde farklı bir taktik sergile olacak iş mi?
Bence değil, değil ama politika işte oluyor böyle şeyler.
Fakat böyle bir siyasi partinin böyle bir genel başkanının ,bir gazeteci önünde dahi sempatik görünmek adına aman uzlaşalım, aman anlaşalım ayaklarıyla insan onurunu ayaklar altına alan bir cümleyi dahi yumuşatmaya çalışması, hele hele vicdanlı bir hareket olarak idrak etmek çok güç.
Daha henüz yolun başında iken herhangi bir yönetim organında yetki sahibi değilken bu kadar eğilip bükülen bir siyasi isim , olası bir durumda iktidara geldiğinde neyi nereye koyacak nasıl hareket edecek çok merak ediyorum açıkçası.
Ya da bu söylemlerle nasıl iktidara Talip oluyorlar onu da anlamıyorum.
‘’Dik dur eğilme’’ falan diyemiyorum .
Dedim ya partinin kuruluşundan itibaren içerisinde bulundukları durum onları dik durmaktan zaten alıkoyacak bir vaziyette..
Öyle ya hazine yardımı alabilmek için CHP’den 15 milletvekili transfer etmek yoluna gitmiş Bir partiden bahsetiyoruz.
Kuruldukları günden bu yana HDP ile aynı yoldan yürümek zorunda kalmış bir partiden bahsediyoruz.
Fetö’cüler dahil ne kadar devlet düşmanı unsur varsa , şirin göstermeye çalışan bir siyasi hareket , neyin başarısını nasıl yakalayacak anlamak mümkün değil.
Zaten anlamaya da çalışmıyorum .
Ama bir gazeteci karşısında dahi eğilip bükülmeleri ,hatta o gazetecinin bile kabul ettiği bundan 25 sene önce söylenmiş edepsizce bir lafı, vicdan diye tarif etmek onun etrafını süslemek nasıl açıklanır bilemiyorum.
Aslında bu yazıyı daha uzun uzun yazmak gerekir.
Ama biliyorum ki ! satırlara sığmayacak o bakımdan şimdilik burada noktalıyorum.
sürç-i lisan ettiysek affola
kalın sağlıcakla .
Altaylı ‘nin söylediği o söz tamda bu kadina yakışıyor çünkü aynen öyle hareket ediyor Altaylı’nın sözlerinden o bir kadin olarak rahatsızlık duymuyor
Tebrik ederim. Tabi anlayan varmı? Okuyan varmı.
Kardeşim.
Tebrik ederim. Çok yalın anlatım.