Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) finans merkezi olduğu gerekçesiyle kayyum atanan Kaynak Holding’in yöneticilerine yönelik soruşturma sonunda, aralarında darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü’nde olan örgütün “sivil imamları” Kemal Batmaz ve Harun Biniş ile örgütün sözde ”Başyüceler Şurası Başkanı” Mustafa Özcan, eski Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun’un da bulunduğu 36’sı firari, 47’si tutuklu 97 sanık hakkında dava açıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nca, FETÖ’nün finans merkezi olduğu gerekçesiyle kayyum atanan Kaynak Holding’in yöneticilerine yönelik yürütülen soruşturma tamamlandı.
Soruşturma sonucunda hazırlanan ve gönderildiği İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen 732 sayfalık iddianamede, aralarında darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü’nde olan örgütün “sivil imamları” Kemal Batmaz ve Harun Biniş ile örgütün sözde ”Başyüceler Şurası Başkanı” Mustafa Özcan, holdingin eski Yönetim Kurulu Başkanı Naci Tosun’un da bulunduğu 36’sı firari, 47’si tutuklu 97 sanık yer alıyor.
Mahkeme heyeti, ilk duruşmanın 25 Haziran’da Bakırköy Adliyesi’nde yapılmasına ve duruşmaların 26-27-28 ve 29 Haziran’da da sürdürülmesine karar verdi. Heyet, 47 sanığın da tutukluluk halinin devamına hükmetti.
İddianamede, sanıklar Kemal Batmaz, Harun Biniş, Mustafa Özcan, Naci Tosun hakkında ”anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan birer kez ağırlaştırılmış müebbet ile ”silahlı terör örgütü yönetici olmak” suçundan 15 yıldan 22 yıl altışar aya kadar hapis cezası istendi.
İddianamede, 39 sanık hakkında da ayrı ayrı “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet ile ”silahlı terör örgütü yönetici veya üyesi olmak” suçundan 7,5 yıldan 22 yıl altışar aya kadar hapis cezası istenen iddianamede, diğer 54 sanığın benzer suçlardan 7,5 yıldan 30’ar yıla kadar değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılması öngörüldü.
İddianameden
İddianamede, Kaynak Holding ve bağlı şirketlerin, olağan ticari faaliyetlerini yürütürken kurdukları ile örgüte bağlı tüm şirketlerinin para trafiğinin kesişim noktasında bulunduğu belirtilirken, bu sayede örgüt adına sisteme sokulması planlanan paraların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kontrolünde olan ülke içerisindeki ve yurt dışındaki vakıf, dernek ve eğitim kurumları üzerinden finansının sağlandığı vurgulandı.
Görünen ticari faaliyetleri dışında FETÖ/PDY terör örgütünün finansmanı kapsamında faaliyetlerde bulundukları, şirket içerisinde kayıt dışı, burs, kurban, bilet, zekat, fitre adı ile düzenli para toplandığı anlatılan iddianamede, şirket çalışanlarının ”Rehberlik” adı verilen yapılanma adı altında, kurum kültürü anlayışı ile örgütsel olarak yetiştirildikleri, şirketlerin genel yönetimlerin, bizzat örgüt elebaşının talimatları, kitaplarında ve dergileri ile internet üzerinden yayımlanan mesajları ile sürekli motive edildikleri kaydedildi.
İddianamede, bu anlayış ile birinci hedefin örgütün toplumda görünen, kamuflaj yapılanması olan ”hizmet hareketi” adı altında sözde dinsel bir yapılanma ile faaliyet yürüttükleri ve tüm talimatların doğrudan örgüt elebaşından geldiği kaydedilirken, şirket içerisinde örgütün kriptolu programlarının kullanıldığı, örgütün kendisini sadece insanlığa ve dine hizmet eden bir yapı gibi gösterme çabasında olduğu ancak örgütün yapılan soruşturmalarla açığa çıkarılan yapısında terör örgütlerinde olduğu gibi hücre yapılanmalarının olduğunun tespit edildiği aktarıldı.
”İslami gerçekliğinden uzak olarak örgüt içerisinde eleman kazandırılan hücre evlerinden sorumlu olanlarla, kamu kurumunda bulunan örgüt mensuplarından sorumlu olan örgüt yöneticilerinin ‘Kod adı’ kullanmaları göz önünde bulunduğunda örgütün kendini gizleme politikası olduğu” belirtilen iddianamede, 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilmeye çalışılan darbe girişimi ile birlikte örgütün tüm amacının Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tüm organları ile ele geçirmek olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
İddianamede, Kaynak Holding ve bağlı şirketlerinde tüm iş ve işlemlerin örgütsel olarak planlandığı, örgüt liderinin tüm söylemlerinin hassasiyetle takip edilerek tüm çalışanlar üzerinde baskı kurularak aidiyet duygularının geliştirilmeye çalışıldığı anlatılarak, örgütün yayın organlarına zorunlu abonelikler, sürekli himmet ile örgüte finans sağlandığı, örgütün tüm alanlarda gösterdiği faaliyetlerin bizzat holding merkezinde ve yöneticileri tarafından takip edilerek örgütün nihai amacına ulaşılması için her imkanın kullanıldığının yürütülen soruşturma ve elde edilen dijital verilerdeki bilgi ve belgeler ile tespit edildiği vurgulandı.