Nejmettin YILDIRIM
Nejmettin  YILDIRIM
aninda@atasehirdenhaber.com
SİYASETİN AYRIŞTIRICI ZEHİRİ: ŞİDDET. ANALİZ
  • 0
  • 18
  • 04 Mayıs 2025 Pazar
  • 1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (No Ratings Yet)
    Loading...
  • +
  • -

SESLİ VE VİDEOLU İZLE.


Sevgili Dostlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i telefonla arayarak “geçmiş olsun” dileğinde bulunması, hem siyaseten hem de insani açıdan doğru bir davranıştı.

Ancak bu tür jestlerin kamuoyundaki etkisi genellikle kısa süreli ve olay bazında kalmaktadır. Çünkü büyük resimde, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu çok daha derin bir sorun vardır: Sürekli tekrarlanan ayrıştırıcı bir siyaset dili ve bu dilin toplumda yarattığı kutuplaşma.

Her kriz anında “birlik ve beraberlik” çağrısı yapılır. “Ayrıştırıcı dilden uzak durulmalı” denir.

Ancak bu söylemler, yalnızca kriz zamanlarına mı özgüdür?
Neden gündelik siyasi dilde, meydanlarda, ekranlarda ve sosyal medya mitinglerinde sergilenen ötekileştirme dilinin üzerine gidilmez?

Burada ciddi bir çelişki var: Siyaset kurumu hem kutuplaştırıyor hem de kutuplaşmadan şikayet ediyor.
Oysa halk, liderlerinin dilini taklit eder; üst kademe siyasilerinin üslubu, tabandaki yurttaşların sosyal medya yorumlarına kadar iner.

Bugün sokakta, farklı siyasi görüşteki birine kinle yaklaşan bir vatandaş, bu davranışı kendiliğinden geliştirmiş değildir.

Bu, yıllarca aşılanan bir dilin ve söylemin, toplumun her katmanına işlemesinin bilinçaltındaki yansımasıdır.

Son yaşanan olayda dikkat çeken bir başka önemli nokta, kullanılan bazı ifadelerdi. “Eski kriminal suçlu” veya “CHP’den yardım kartı istedim, verilmedi” gibi cümleler, elbette ki bir eylemi meşrulaştırmaz, ancak bu ifadeler, daha büyük bir gerçeğe işaret eder:
İnsanların, siyasi aidiyetlerine göre yaftalanması veya dışlanma algısı artık toplumda sıradanlaşmıştır.

Bu yalnızca bir partinin sorunu değil; tüm sistemin içinde şekillenen bir algıdır.

Bu bağlamda, Özgür Özel’in son dönemdeki eylemleri de dikkat çekici.

Dün, usulsüzlükleri örtbas etmek ve kamuoyunun dikkatini başka bir yöne çekmek amacıyla, insanları sokağa davet etti.

Bu tür çağrılar, sadece toplumsal huzursuzluğu artırmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumun zaten kırılgan olan yapısını daha da zayıflatıyor.

Yine, Türk mallarına boykot uygulama çağrısı, milliyetçilik üzerinden yapılan popülist hamlelerin ötesine geçemiyor.

Bir ülkenin iç dinamikleriyle savaşmak, halkı kutuplaştırmak ve yalnızca kendinden olmayanı dışlamak, sadece toplumsal barışı tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda siyasi söylemin derinleşmesini engeller.

Peki, bu olay nasıl yaşandı? Düne kadar CHP, yüksek güvenlikli bir alan olarak biliniyor ve yemek yerken bile kameralarını kapatıyordu, güvenlik sağlamak için jammerlar kullanılıyordu.

O halde, Süreyya Önder’in cenaze çıkışında Özel’e yapılan saldırıyı güvenlik nasıl görmedi veya bertaraf edemedi?

Aklımda yüzlerce soru var ve bu sorular hala yanıtlanmış değil.

Bir güvenlik zafiyeti nasıl yaşanabiliyor?

Bu saldırı yalnızca bir şahsın cinneti olarak mı okunmalı, yoksa daha geniş bir toplumsal bağlama mı yerleştirilmelidir?

Bu sorular, yüzeysel açıklamalarla geçiştirilemez. Gerçekle yüzleşmek, bu sorulara derinlemesine yanıtlar aramak gerekiyor.

Bugün Türkiye’de siyaset, hem diliyle hem de eylemleriyle kutuplaşmayı körüklüyor. Kutuplaşmadan besleniyor ve sonra bunun faturası topluma çıkarılıyor.

Toplumun tüm kesimlerinin artık şu soruyu sorması gerekiyor:
Biz bu dilden nasıl kurtulacağız?

Barışı yalnızca kriz anlarında hatırlayan bir siyasetle, gerçekten toplumsal huzur sağlanabilir mi?
Yanıt açıktır: Hayır, sağlanamaz.
Analiz. Nejmettin YILDIRIM

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • YENİ
  • YORUM