HADİ SEÇİN BİRİNİ ! |
Sevgili Dostlarım.
Sizleri çok yakın bir tarihe zaman yolculuğuna çıkaracağım.
O dönemde Fetullah Gülen Hocaefendi’den, bu dönemde nasıl FETÖ’ye dönüştüğüne tanıklık edeceğiz.
1990’larda başlayan dinler arası diyalog çabaları, özellikle 1998 yılında Papa II. Jean Paul ile yapılan görüşmede dinler arası diyalok dikkati çekmişti.
Peki Müslümanların, dinler arası diyalog yerine dindarlar arası diyalog olması gerektiğini bilmiyor mu?
Sözde Müslüman devletler var, ama dünyada, özellikle Filistin, Suriye ve Irak’ta Müslümanların içinde bulunduğu duruma bakın.
İyi niyetli barış elçisi olsalardı, bugün bu ülkelerde kan ve gözyaşı olur muydu?
Şirin Gözükme ” adıyla CIA projesi olduğu açıkça ortada değil mi?
Müslümanlar bunu kavrayamadı mı?
FETÖ, 1995 yılında Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir röportajda “başörtüsü füruattır” ifadesini kullanmıştı.
Başörtüsüne “füruat” demek, İslam’ın örtünme konusundaki öğretilerine aykırı değil mi?
O nedenle
Bizim ülkemizde ne zaman bir yanlışın bedeli ağırlaşsa, birileri hemen aynı kalkanı kullanır: “Kandırıldık.”
Peki, biz buna gerçekten inanıyor muyuz?
Kandırıldığınızı söylediğinizde, sizin masum olduğunuzu kabul edip konuyu kapatmamız mı gerekiyor?
Kusura bakmayın, ben bu masallara inanmıyorum.
Bir Müslüman, en zor zamanda bile doğruluk ve basiret sahibi olmakla yükümlüdür.
Müslüman bir ailenin evladı olarak bizler, doğruları ayırt edebilecek zekaya ve vicdana sahibiz.
Ne yazık ki, dini ve milli değerlerimizi kalkan yaparak menfaat sağlayan kişiler, yıllarca bu toplumu yönlendirdi.
Bu yönlendirmeyide bilerek ve isteyerek kabul ettiler.
Neden ?
Kimileri koltuk için, kimileri makam ve para uğruna gözlerini, kulaklarını kapattı.
Sonuç?
Ülkenin kaynakları, halkın manevi güveni, hatta gençliğimiz, kandırılma bahanesiyle heba edildi , çalındı.
Şunu kabul etmek gerekir: “Kandırıldık” diyenler iki gruba ayrılıyor o zaman ;
ya İslam’ı bilmiyorlar ya da maddi çıkarları için bu ihanetin ortağı olmayı bilerek kabul ettiler.
%99’unun Müslüman olduğu söylenen bu toplumda, birçoğumuz dini sorumluluklarımızın bilincindeyiz.
Ama görüyoruz ki, dini bir aldatma aracı olarak kullananlar, halkın güvenini sarsarak kendi menfaatlerine hizmet ettiler.
Cemaatin %90’ı refah içinde yaşarken, onlar için ülkeyi terk etmek bile bir bedel değil.
Dünyanın dört bir yanında, zenginlik içinde yüzüyorlar. Vatan hasreti çektiklerine dair en ufak bir üzüntü belirtisi dahi yok.
Bu tabloyu gördükçe, “kandırıldık” söyleminin samimiyetten yoksun olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Evet, bizler kandırılmadık.
Her iki taraf tarafından…
Kendileri bu ülkenin sırtından zenginleşirken, gerçek inananların değerlerini bir kalkan olarak kullandılar.
Bize düşen, bu bilinçle hareket edip geleceğimizi ahlaki değerlerle yetiştirecek adımlar atmaktır.
Son söz olarak; siz ve sizin gibiler kandırılmadınız,
hala bizi şu halinizle kandırdığınızı sanıyorsunuz
sözde kandırıldık dediklerinin aynısını, bu sefer bu millete siz yapıyorsunuz…
sürç-i lisan ettikse affola!
Kalın sağlıcakla .