Dünya reklam pazarının büyüklüğünün 900 milyar dolar olduğunun altını çizen Loerke, “Son 20 yıldır reklamdaki büyüme oranları her yıl yaklaşık yüzde 4-6 civarında.” diye konuştu.
Asya, Latin Amerika ve Afrika pazarında yüksek büyümeler olduğunu belirten Loerke, şunları kaydetti:
“Reklamdaki düşük büyümeler Avrupa, Kuzey Amerika’da gerçekleşiyor. 2019’da Avrupa’da aşağı yukarı yüzde 2, Amerika’da yüzde 3 ve Asya’da muhtemelen reklam pazarında yaklaşık yüzde 10 büyüme bekliyoruz. Reklam pazarında sağlıklı büyümeler gerçekleşiyor ama dünya ekonomisindeki belirsizlikler direkt etki oluşturuyor. Ekonomik büyüme olunca harcamalar artıyor. Ekonomik dengeler küçülünce harcamalar ona göre yavaşlıyor. Gelişen ülkelerde reklam pazarı büyümesi büyük oluyor. En yüksek büyüme Çin ve Güney Doğu Asya pazarında gerçekleşiyor. Ayrıca Afrika’da reklam pazarında güçlü bir büyüme söz konusu.”
“Reklamlar, bazen hüsran veren sonuçlar meydana getiriyor”
Stephan Loerke, Türkiye’nin, reklam pazarında çok önemli bir ülke olduğunu vurgulayarak, “Türkiye, bu yıl dünyadaki ekonomik belirsizliklere rağmen yüksek büyüme oranı gerçekleştirecek. Reklam inovasyon için çok önemli unsur. Reklamı ne kadar çok verirseniz o kadar inovatif ürün sunarsınız ve ülkede büyümeyi sağlarsınız. Ülkedeki reklam oranlarının büyümesi aslında ülkedeki güveni teşkil eder. Bu da sağlıklı bir istihdam yaratır.” şeklinde konuştu.
Bazı reklamların uzun olduğunu bu yüzden markaların insanlar ile iletişim haline geçerek insanların reklamlarını hoş bir şekilde karşılaması gerektiğinin altını çizen Loerke, “Eğer insanlar çok reklamı hissederse ve bu onları rahatsız edecek şekilde olursa bu markalar için hüsran olur. Bazen insanlar reklam engelleyici kullanıyor. Eğer marka reklam için para harcıyorsa bu reklamın iyi bir şekilde insanlara ulaşması gerekiyor. Reklamlar insanlara ulaşıyor ama bu bazen hüsran veren sonuçlar meydana getiriyor. Bu da markalara yardımcı olmuyor.” ifadelerini kullandı.