Gelin şimdi hep birlikte ‘’Zaman zaman diye tükenir insan.
Belki de zaman dediği sadece bir ‘an’…’’ yada ‘’Anlar ki .
Aslında o koca cihan, Bir soluk, bir nefes, bir küçücük an.’’ diyerek.
Duygularını dile getirmeye çalışan bizden bir insanımızın hayatına, bir anlamda yaralarına ve yüreğine dokunmaya çalışalım.
Merhaba Engin Akboğa öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Merhaba, 1980 Sakarya doğumluyum.
Neredeyse çocukluğumdan beri şiir yazıyorum amatörce.
2017 yılında kronik bir rahatsızlıkla mücadeleye başladım ve hala tedavi olmaktayım.
İki evladım var.
Pek hırslı olmayan, ama kocaman hayal dünyası olan biriyim.
Malulen emekliyim.
Kitap okumayı, biyografi ve drama tarzı film izlemeyi ve ara ara yalnız kalmayı çok seviyorum.
Sıradan biriyim işte…
Kronik hastalık ve malulen emeklilik derken, sizin için mahsuru yoksa o kısmı biraz açabilir miyiz?
2017 yılında omurgamda bir kırık oldu. Ve bu vesileyle (multipl miyelom) Kemik ve İlik Kanseri olduğumu öğrendim.
İkibuçuk yıldır tedavi oluyorum.
Otolog kök hücre nakli oldum ama hastalığım yine tekrarladı.
Peki hastalık süreciyle birlikte sizde insanlara ve hayata karşı nasıl bir bakış açısı gelişti?
Hastalığın başlangıcından itibaren hem iyi hem de kötü yönde bazı değişimler yaşadım.
Hayata karşı zaten tevekkül sahibi biriydim ama daha da bağlandım Rabbimin bana ikramlarıyla.
Ama insanlara karşı biraz değiştiğimi söyleyebilirim.
Hasta olupta, diğer kişilerden ilgi bekleyen insanlara kızardım ama vefa da önemliymiş.
Çok sevenim, eşim dostum var sanıyordum ama hepsi iyi gün dostu imiş.
Acı ama gerçek.
İstisnalar hariç tabiki. Bazı dostlarım var ki; en başından beri benimle bu hastalığa göğüs geren, her daim benimle olan.
Onlardan Allah razı olsun.
Ama dediğim gibi hastalıkları tevekkülle karşıladığı zaman daha güçlü oluyor insan.
Anlıyorki; Rabbimiz varken kimseye ihtiyacımız yok.
Ve sizden uzaklaşan o sevdiğiniz insanlar aslında Rabbinizin etrafınızdaki kötülükleri temizlemesiymiş.
Şimdi daha iyi anlıyorum.
Şu an siz yaklaşık üç yıl gibi bir süreçte kanserle mücadele ederken sizi hayata ve yaşama bağlayan sebepler neler oldu?
Öncelikle inancım gereği umutsuzluğa kapılmaktan kendimi alıkoydum, Rabbimden utandım.
Sonra babasız büyüyen biri olarak ayakta kalmak zorundaydım evlatlarımın da benim gibi babasız büyümesine göz yumamazdım. Kendime söz verdim.
Asla umudumu yitirmedim.
Ayrıca hayatın güzelliklerini keşfetmeme sebep oldu hastalığım.
Daha çok dondurma yemeliymişim, daha çok dağ, bayır, orman gezmeliymişim, daha çok sevdiklerimle bir arada olmalıymışım daha çok film izlemeli, kitap okumalı, sevip sevilmeliymişim.
Şiir yazıyorsunuz ve biliyorum ki hastalığınız sürecinde en çok sarıldığınız yüreğinizden kaleminize akan kelamlar.
Şiir kitabı çıkartmayı düşünüyor musunuz?
Aslında çok güleryüzlü olmama rağmen çokta içine kapanık biriyim.
Bu çocukluğumdan beri böyle oldu ve küçük yaşlardan beri beni şiirin kıyılarına itti, insanlara söyleyemediklerim.
Kendimi şiirde buldum.
En büyük hayalim şiirlerimi anlayan, özümseyen, yaşayan insanların okuması. Nasip olursa en kısa zamanda bir şiir kitabı çıkartmak istiyorum. Umarım hayalim gerçek olur.
İnstagramda ‘’Sokağa çıkma yasağı kalksa bile benim dışarı çıkmam yasak o yüzden tesbih sattığım yerde olamayacağım uzun bir süre.’’ Paylaşımınız beni çok etkiledi.
Tesbihleri kendiniz mi yapıp, satıyorsunuz?
Bazılarını ben topluyorum. Bazıları çok değerli. Bir arkadaşla tanıştım zanaatkar kendisi.
Ondan alıyorum.
Bazı tesbihlerin üzerinde oynamalar yapıyorum.
Yani genelde hepsinde bir el izim var.
Hepsi çok güzel! Peki insanlar tesbihlerinize nasıl ulaşıp temin edebilirler?
Sosyal medya hesabımdan paylaşıyorum genelde.
Bana oradan ulaşarak temin edebilirler. Alışveriş sitelerine falan veremiyorum; onların kuralları var beni aşan.
Ama böyle daha güzel, insanlarla daha sıcacık birebir muhatap olmak. Engin Akboğa adıyla Facebook ve Instagram’da bulabilirler.
@enginakboga_kelam_iscisi Ve en son olarak ,sürekli oğlunuza karşı duygularınızı dile getiriyorsunuz her fırsatta ve onun için yazdığınız şiiriniz yüreklere dokunuyor.
Nasıl gelgitler yaşıyorsunuz yada en derinde hissettikleriniz neler? Boğazımdaki yumrudur oğlum.
Ben babasını çok özleyen bir çocuktum, tanıyamadım babamı.
Ve oğlumla aynı yaştaydım babamı kanserden kaybettiğimde.
Şimdi bende kanserim. Seneye oğlumun yanında olabulcekmiyim bilmiyorum.
Elbetteki kadere iman ettim ama ardımda gözüyaşlı bir evlat bırakmak çok acı.
İnsan baba olunca anlıyor; ölümden değil, ardında bıraktığının halini düşünmekten korkuyormuşsun.
Daha beş yaşında, gece bir eliyle yakamı tutup uyuyakalıyor, onu bırakıp gitmeyeyim diye.
Tedavilerim uzun sürdüğü için gitmemi istemiyor.
Öpüp kokluyor sürekli beni, hastalığımın geçeceğini sanıyor öyle yapınca.
Hani bir yerin acıyınca öperiz ya üfleyip…
öyle sanıyor işte. Rabbime asla isyan etmiyorum ama o kadar büyük bir acı varki içimde.
Oğlum hayal kuruyor; ‘’ Beni okula sen götüreceksin diye.’’ Yutkunuyorum…
İşte bu yüzden hep güçlü kalmaya çalışıyorum.
Ne olursa olsun hala hayattayım ve bu hastalığın beni yenmesine izin vermemeye çalışıyorum.
Dilerseniz oğlunuza yazdığınız şiirden bir dörtlükle bitirelim.
Allah tez zamanda şifa versin.
Rabbim tüm hastaların yar ve yardımcısı olsun.
Allah’a emanet olun her daim.
Çok teşekkür ederim, değer veripte bu söyleşiyi benimle yaptığınız için. Sizlerde Allah’a emanet olun her daim.
‘’Şimdi adım adım akarken ömrümden,
Bir bilsen neler geçer garip gönlümden.
İnşallah vadem dolmaz, büyüdüğünü görmeden,
Baban ölür sana, aslanım oğul.’’
RÖPORTAJ : Kader KESKİN
çok teşekkür ederim kader hanım… güzel bir söyleşi oldu… alâka gösterdiniz sağolun…
Çok güzel bir söyleşi ve hemde dokunaklı dörtlükte çok güzel yüreğine sağlık kardrşimizin Allah kendisine acil şifa versin çünkü (O) C.C ol dedimi herşey olur. Tanımadığımız bir mümin için dua güzel ve kabuldür Amin
ALLAH c.c razi olsun sizden. dua eder dua beklerim
Sana hic bisey olmicak ınseallah aslanim
ALLAH c.c razi olsun sizden