29 Mayıs 1453, İstanbul’un Fethi Kutlu Olsun ! |
Fatih Sultan Mehmed Han, 30 Mart 1432 yılında Edirne’de Doğmuştur. Babası II. Murad Han, Annesi Hümâ Hatun’dur.
Fatih Sultan Mehmed Han uzun boylu, dolgun yanaklı, kıvrık ( kemerli) burunlu, adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemalarından birisiydi ve yedi yabancı dil bilirdi.
Alim, şair ve sanatkârları sık sık toplar ve onlarla sohbet ederdi.
İlginç bilinmedik konularda makaleler yazdırır ve bunları incelerdi.
Hocalığınıda yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed Han’in en çok değer verdiği alimlerden bir tanesidir. Fatih Sultan Mehmed Han, gayet soğukkanlı ve cesurdu.
Eşşiz bir komutan ve idareciydi. Yapacağı işler ile ilgili en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi.
Fatih Sultan Mehmed Han okumayı çok severdi.
Farsça ve Arapçaya çevrilmiş olan felsefi eserler okurdu. 1466 yılında Batlamyos haritasını yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleri ile yazdırırdı.
Bilimsel sorunlarda hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı.
Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed Han yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul’a getirtirdi. Nitekim Astronomi bilgini Ali Kuşçu kendi döneminde İstanbul’a geldi ve Fatih Sultan Mehmed Han’ın yaptırdığı ve Cumhuriyet döneminde tahribat ve yıkım ile karşı karşıya kalmış AYASOFYA MEDRESESİ’nde Hocalık yapıp medresede eğitim faaliyetlerinde bulunmuştur.
Ünlü Ressam Bellini’yi de İstanbul’a davet ederek kendi resmini yaptırdı. Şair ve açık görüşlüydü.
1481 yılına kadar Hükümdarlık yaptı ve 25 sefere bizzat katıldı. Azim ve irade sahibiydi.
Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı.
İstanbul’u fethedip 1100 Doğu Roma İmparatorluğunu ortadan kaldırarak FATİH unvanını aldı.
Hz. Muhammed’in (S.A.V) hadisi şerifinde müjdelediği İstanbul’un fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed Han, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir MÜSLÜMAN-TÜRK hakanı-Hükümdarıydı.
Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açan Cihan Devleti Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed Han ne kadar nikris veya gut hastalığına yakalanıp 3 Mayıs 1481 günü İstanbul Maltepe ya da Gebze’de Sefer yolunda Şehit olduğu kimilerince söylense de.
Cihan Hükümdarı Atamız Fatih Sultan Mehmed Han zehirlenerek Sefer yolunda Şehitlik makamına ulaşmıştır. İstanbul Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedilmiştir.
Fatih Sultan Mehmed Padişah olduktan sonra ilk iş olarak devamlı ayaklanma çıkaran Karamanoğlu Beyliğine karşı sefere çıktı.
Karamanoğlu İbrahim Bey af diledi.
Fatih İstanbul’u fethini düşündüğü için onu bağışladı.
Fatih Sultan Mehmed büyük gayesini gerçekleştirmek için, Macarlara, Sırplara ve Bizanslılara karşı yumuşak davranıyordu.
Amacı Haçlıların birleşmesini önlemek, onları tahrik etmemek ve zaman kazanmaktı.
Bin yıllık tarihinin sonuna gelmiş olan Bizans küçüle küçüle İstanbul şehri sınırları içinde hüküm süren bir devlet durumuna düşmüştü.
Ancak buna rağmen Bizans’ın varlığı, balkanlardaki Türk hâkimiyeti açısından tehlikeli oluyordu.
Bizans İmparatorları, Anadolu’daki çeşitli siyasi güçleri de Osmanlı aleyhine kışkırtmaktan geri durmuyorlardı. Hatta zaman zaman Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht kavgalarına karışıp devletin iç düzenini bozuyorlardı.
İstanbul’un Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altına girmesi, ticari ve kültürel yönden önemli bir avantajın daha ele geçirilmesi demekti.
Boğazlar tam anlamıyla kontrol altına alınacak ve bu sayede, karadeniz ticaret yolları ele geçirilmiş olacaktı.
Karamanoğulları meselesini çözen Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’un fethi için gerekli hazırlıklara başladı. Devrin mühendislerinden Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılara sığınan Macar Urban Edirne’de top dökümü işiyle görevlendirildi .
Hatta Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul kuşatması sırasında bile karargâhta TÜRK mühendislerine ve Macar Urban’a top döktürmüş bizzat kendisi ise güllelerin dökülmesi ile ilgilenmiştir.
‘ŞAHİ’ adı verilen bu topların yanında, tekerlekli kuleler ve aşırtma güllelerin üretilmesi (Havan topu), Lağımcıların kazdığı yer altı tünelleri yapılan hazırlıklar arasındaydı.
Yaptırılan bu büyük toplar İstanbul’un fethedilmesinde önemli rol oynadı.
Yıldırım Beyazid Han’ın yaptırdığı Anadolu yakasında bulunan Anadolu Hisarı karşısına, Rumeli Hisarı (Boğaz kesen) inşa edildi.
Bu sayede boğazların kontrolü sağlanacak, deniz yoluyla gelebilecek yardımlara karşı tedbir alınmış olacaktı. 400 parçadan oluşan bir donanma inşa edildi.
Turhan Bey komutasındaki bir Osmanlı donanması Mora’ya gönderildi ve İstanbul’a yardım gelmesi engellendi. Eflak ve Sırbistan ile var olan barış antlaşmaları yenilendi.
Macarlarla da üç yıllık bir antlaşma yapıldı.
Osmanlıların bu hazırlıkları karşısında, Bizanslılarda boş durmuyordu.
Surları sağlamlaştırıyor ve şehre yiyecek depolanıyordu.
Ayrıca Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’e bir zincir gerdirerek, buradan gelecek tehlikeyi önlemeye çalıştı.
Aynı zamanda Haçlı dünyasından yardım isteniyor, Papa ise yapacağı yardım karşısında Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleştirilmesini istiyordu.
Ancak Katoliklerden nefret eden Ortodoks Rumlar, Roma kilisesine bağlanmak istemiyor, ‘İstanbul’da Kardinal Külahı görmektense Türk sarığı görmeye razıyız’ diyorlardı.
Fatih Sultan Mehmed, hazırlıklar tamamlandıktan sonra Bizans İmparatoru Konstantin’e bir elçi göndererek, kan dökülmeden şehrin teslim edilmesini istedi.
Fakat gelen mesaja Konstantin’in hazırız diyerek cevap vermesi üzerine İstanbul’un kara surları önüne gelen
Fatih Sultan Mehmed ve Osmanlı Ordusu 6 Nisan 1453’de kuşatmayı başlattı.
Osmanlı donanması ise Haliç’in girişinde ve Sarayburnu önünde demirlemişti.
Ordu; merkez, sağ ve sol olarak üç kısma ayrıldı.
19 Nisan’da yapılan ilk saldırıda, tekerlekli kuleler kullanıldı ve bu saldırı ile Topkapı surlarından burçlara kadar yanaşıldı.
Osmanlı Ordusundaki er sayısı 150.000 ile 200.000 arasındaydı.
Bu kuvvetler Rumeli ve Anadolu beylerine bağlı çeşitli kuvvetler de katılmıştı.
Çok şiddetli çarpışmalar oluyor, Bizanslılar şehri koruyan surların zarar gören bölümlerini hemen tamir ediyorlardı. Venedik ve Cenevizliler de donanmasıyla Bizans’a yardım ediyorlardı.
Fatih Sultan Mehmed Osmanlı donanmasının kuşatma sırasında yeterince kullanılamadığı ve bu yüzden kuşatmanın uzadığını düşünüyordu.
İstanbul’un Haliç tarafındaki surlarının zayıf olduğu biliniyordu.
Bizans bu bölgeye zinciri bu nedenle germişti. Yüksekten atılan taş gülleler Bizans donanmasından bazı gemileri batırmıştı fakat bir kısım donanmanın Haliç’e indirilmesi kesin olarak gerekliydi. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethedilmesini kolaylaştıracak önemli kararını verdi.
Osmanlı donanmasına ait bazı gemiler karadan çekilerek Haliç’e indirilecekti.
Tophane önündeki kıyıdan başlayıp Kasımpaşa’ya kadar ulaşan bir güzergâh üzerine kızaklar yerleştirildi.
Gemilerin, kızakların üzerinden kaydırılabilmesi için, Galata Cenevizlilerinden zeytinyağı, sadeyağ, ve domuz yağı alınarak kızaklar yağlandı.
21-22 Nisan gecesi 67 (ya da 72) parça gemi düzeltilmiş yoldan Haliç’e indirildi.
Haliç’teki Türk donanmasına ait toplar, surları dövmeye başladı.
Ciddi çarpışmalar cereyan etti.
Bundan sonraki günlerde top savaşı, ok, tüfek atışları, lağım kazmalar, büyük ve hareketli savaş kulelerinin surlara saldırıları devam etti.
Kuşatmanın uzun sürmesi ve kesin başarıya ulaşılamaması askerler arasında endişe yarattı.
Ancak, İstanbul’u her ne şartla olursa olsun almaya kararlı olan Fatih Sultan Mehmed Han kumandanların ve alimlerin de bulunduğu bir toplantı düzenledi.
Cesaretlendirici bir konuşma yaptıktan sonra, 29 Mayıs 1453 tarihinde bir saldırı yapılacağını açıkladı.
Çarpışmalar sırasında Bizans’ı koruyan surlar üzerinde kapatılması mümkün olmayan gedikler açılmaya başlamıştı. Surlar içerisinde küçük sızmalar oluyor, ancak geri püskürtüyordu.
İlk defa Ulubatlı Hasan ve arkadaşlarının şehit olmak pahasına tutunmayı başardıkları İstanbul surları, artık direnemiyordu.
53 gün süren ve 19 Nisan, 6 Mayıs 13 Mayıs ve 29 Mayıs’ta yapılan dört büyük saldırıdan sonra Doğu Roma İmparatorluğu’nun 1125 yıllık başkenti olan İstanbul, 29 Mayıs 1453 Salı günü fethedildi.
İstanbul’un fethi, çok önemli sonuçları da beraberinde getirdi. Fatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’un fethinden sonra batıdaki hâkimiyeti pekiştirmek.
Sınırları genişletmek (Kızıl Elma- Nizam-ı Âlem) İslâm’ı en uzak yerlere kadar yaymak (İlayî- Kelimetullâh – Rızaî- İlahî) ve Hıristiyan birliğini bozmak amacıyla Avrupa üzerine birçok seferler düzenledi.