Ekonomik ve sosyal dönüşümün mimarı: Turgut Özal

Ekonomik ve sosyal dönüşümün mimarı: Turgut Özal

Türk siyasi hayatının en renkli isimlerinden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 66 yıllık ömrünü, Türkiye’nin özgür, demokratik ve sivil bir yapıya kavuşması için adadı.

Malatya’da, bankacı bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak 1927’de dünyaya gelen Özal, babasının mesleği nedeniyle ilk, orta ve lise eğitimini çeşitli şehirlerde tamamladı.

İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünü 1950’de bitiren Özal, Elektrik İşleri Etüd İdaresinde görev aldı.

Mühendislik ekonomisi alanında uzmanlık eğitimi için 1952’de ABD’ye gönderilen Özal, Türkiye’ye döndükten sonra Elektrik İşleri Etüd İdaresi Genel Müdür Yardımcılığına atandı.

Bu süreçte, 1954’te Semra Özal ile evlenen Turgut Özal’ın üç çocuğu oldu.

Askerlik hizmetini, 1961-1962 yıllarında Milli Savunma Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu üyesi olarak yapan Özal, Devlet Planlama Teşkilatının kurulmasına katkıda bulundu.

Özal, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini 1967-1971 yılları arasında yürüttü, Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Para ve Kredi Kurulu, RCD Koordinasyon Kurulu ve AET Koordinasyon Kurulu başkanlıklarında bulundu.

Dünya Bankasında 1971-1973 yıllarında danışman olan Özal, Türkiye’ye döndükten sonra çeşitli sanayi kuruluşlarında çalıştı ve Madeni Eşya Sanayii Sendikası başkanlığı yaptı.

“İlk denemesi başarısız oldu”
Siyasi hayatına 1977 genel seçimlerinde Milli Selamet Partisinden İzmir Milletvekili adayı olarak başlayan Özal, bu seçimde milletvekili olamadı.

1979 sonlarına doğru Başbakanlık Müsteşarı olarak atanan Özal, aynı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı görevini de vekaleten yürüttü. Bu özelliğiyle Özal, hem DPT Müsteşarlığı hem de Başbakanlık Müsteşarlığı yapmış Türkiye’nin tek başbakanı ve cumhurbaşkanı oldu.

Türkiye ekonomisini liberalleştirmeyi hedefleyen ve “24 Ocak Kararları” olarak bilinen geniş çaplı programın hazırlanmasında önemli rol oynayan Özal, o dönemde gösterdiği etkinlik nedeniyle “sandalyesiz bakan” sıfatını aldı.

Turgut Özal, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra kurulan hükümete Ekonomik İşlerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak atandı. Özal, bu tercihi, “Gelen yönetim 24 Ocak Kararları ile başladığımız işe devam etmemi istedi. Zannediyorum bugün Türkiye’de varılan noktanın ana sebeplerinden biri bu kararın verilmiş olmasıdır.” sözleriyle değerlendirdi.

Bu dönemde Türkiye’ye kredi imkanının sağlanması ve ihracatta başarı kaydedilirken, Özal, izlenen para politikası konusunda hükümetle anlaşmazlığa düşerek Başbakan Yardımcılığı görevinden 1982’de istifa etti.

Kitlelere ulaşmak için “orta direk” temasını kullandı
İstifasının ardından 20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisini kuran Özal, aynı yıl yapılan genel seçimde partisinin birinci gelmesi üzerine 45. Hükümeti kurmakla görevlendirildi. 1983’ten 1991’e kadar aralıksız olarak tek başına iktidarda kalmayı başaran Anavatan Partisi, 1996 ile 2002 yılları arasında da çeşitli koalisyon hükümetlerinin içinde yer aldı.

Çeşitli siyasi eğilimleri birleştirme iddiasıyla ortaya çıkan ve iktisadi konulara ağırlık veren Anavatan Partisi, 1987’deki genel seçimden tekrar birinci parti olarak çıktı ve Özal, Başbakanlık koltuğunu korudu.

Özal, bu dönemde kitlelere ulaşmak için “orta direk” temasını kullandı. İlk olarak ekonomiye yönelik adımlar atan Özal, bu alandaki sınırlamaları kaldırmaya odaklandı.

“Allah’ın verdiği ömrü…”
Özal, 18 Haziran 1988’de Anavatan Partisinin Ankara Atatürk Spor Salonu’nda düzenlenen 2. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşma sırasında uğradığı silahlı saldırıda sağ elinden yaralandı. Yaralı halde kürsüye çıkan Özal, “Bilhassa belirtmek istiyorum, Allah’ın verdiği ömrü, O’nun isteğinden başka alacak yoktur, biz de O’na teslim olmuşuzdur.” ifadelerini kullandı.

Suikastı düzenleyen Kartal Demirağ, saldırı sonrasında yakalandı ve yargılama sonucunda idama mahkum edildi. Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilen Demirağ, 4 yıl hapis yattıktan sonra Turgut Özal tarafından 1992’de affedildi.

GAP’a özel önem
Döneminin sorunlarına farklı bakış açılarıyla yaklaşan Özal, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişimine önemli katkılar sağladı.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesini amaçlayan “Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)”, 1989’da hazırlanan “Master Plan” ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan bir bölgesel kalkınma projesine dönüştü.

Özal’ın ayrı bir önem verdiği bu proje ile bölge halkının gelir düzeyinin artırılması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi amaçlandı.

Terörle mücadelede yeni dönem
TBMM tarafından, 31 Ekim 1989’da Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı seçilen Özal, 9 Kasım 1989 günü görevine başladı.

Turgut Özal, ekonomik alanda attığı önemli adımların yanı sıra dönemin büyük sorunları arasında yer alan terörle mücadele konusunda da farklı bir strateji izledi.

İlk kez sivil inisiyatifi devreye sokan Özal, sorunun çözümü için pek çok görüşme gerçekleştirdi ve rapor hazırlattı.

“MGK toplantısında tartışıldı”
Çankaya Köşkü’nde 12 Mart 1991’de Celal Talabani ile görüşen Özal, terör olaylarının ve “Kürt sorununun” çözümü için çaba harcadı. Görüşmeden kısa süre sonra 26 Mart 1991’de Der Spiegel dergisine bir açıklama yapan Talabani, Özal’ın “Kürtlere özerklik vereceğini” söylediğini iddia etti.

Turgut Özal, 1992’nin Mart ayında DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan’ı Köşk’te kabul ederek, onlarla da bir görüşme gerçekleştirdi. Sırrı Sakık, görüşmenin ardından Özal’ın kendilerine “Genel af çıkarıp, sorunu kökünden çözeceğini” belirttiğini açıkladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kaya Toperi ve Başyaveri Kurmay Albay Arslan Güner’e 10 sayfalık bir Kürt raporu hazırlatan Özal, ANAP milletvekili Adnan Kahveci’yi bu konuda yeni bir rapor hazırlamak üzere görevlendirdi. Kahveci, Güneydoğu’da bir süre inceleme yaptıktan sonra, “Kürt sorunu nasıl çözülmez” başlıklı bir rapor hazırladı. Özal, bu raporu o dönem MGK toplantısında tartışmaya açtı.

“Kesin ölüm sebebi belirlenemedi”
Turgut Özal’ın, sorunun çözümüne ilişkin çabaları, 17 Nisan 1993’te vefat etmesiyle sonuca ulaşamadı.

Ölümünden 19 yıl sonra 2012’de “cinayet sonucu öldüğü” yönündeki iddialar nedeniyle otopsi yapılması için Özal’ın mezarı açıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, otopsi raporuna göre, mevcut bilgi ve bulgularla Özal’ın kesin ölüm sebebinin tespit edilemediğini bildirdi.

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?